“Teknoloji bu kadar gelişmişken ben de insanları uçururum, noolmuş” diyenlerdenseniz bu liste size. Teknoloji günümüzdeki kadar gelişmiş değilken bile bunu başarabilen birçok yönetmen oldu. Hem de 1920’lerden beri.
2001: A Space Odyssey (1968)
Stanley Kubrick’in efsane filmi primatlarla başlayıp 2001 yılına geçiş yapıyor. 2001’de kendimizi bir anda uzaya gidilen bir dönemde buluyoruz. Film, 2001 yılında bir uzay gemisinde bulunan mürettebatı da tarih öncesinde yaşayan primatları da aynı ustalıkla beyaz perdeye aktarıyor.
Metropolis (1927)
Kendisinden sonra gelen tüm bilim kurgu filmlerini etkileyen bir yapım varsa o da Metropolis’tir. Yeraltında yaşayanlar ve yönetici sınıf arasındaki sosyal konulara değinen filmde makineleşme konusu ağırlıklı olarak inceleniyor. Fritz Lang’ın yönettiği film efektleriyle çekildiği yılın çok ötesinde yer alıyor.
Star Wars (1977)
Efsanevi Yıldız Savaşları serisinin bu ilk filminde bilinmeyen bir evrene ve bilinmeyen bir zamana doğru yolculuk yapıyoruz. Başlangıç sahnesinden itibaren teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanan Star Wars, uzay gemilerinden ışın kılıçlarına kadar her detayda çok iyi iş çıkarmış. Hepimiz hemfikiriz değil mi?
Blade Runner (1982)
Bilim kurgu ve aksiyon türlerinin efsane yönetmeni Ridley Scott’ın bu filmi 2019 yılında distopik bir dünyada geçiyor. İnsanlara birebir benzeyen robotlar ve bu robotları yakalamak için görevlendirilen polislerin maceralarını anlatan filmin başrolünde Harrison Ford yer alıyor.
Jurassic Park (1993)
Steven Spielberg ve meşhur dinozorları olmadan bu liste tam sayılmazdı. Sonrasında birçok devam filmi çekildi, çeşitli film ve dizilerle Jurassic Park’a göndermeler yapıldı. Son yıllarda yapılan dinozorlar belki çok daha gösterişli ama 1993’tekiler olmasa günümüzdekiler de olmazdı.
Dark City (1998)
Fantastik ögeler, gerilim, dram, bilim kurgu… Filmde ne ararsanız var. Zamanı durdurma ve değiştirme özelliklerine sahip “The Strangers” isimli varlıklar ve hafızasını kaybetmiş bir adam olan John arasındaki gerilim dolu hikayenin anlatıldığı film büyük bir distopik evren sunuyor. Yönetmen ise Alex Proyas.
Back to the Future Part 2 (1989)
Robert Zemicks’in efsane üçlemesini senaryo açısından değerlendirdiğimizde favorimiz 1. film. Ama söz konusu görsel efektler olduğunda 2. film diğerlerini solluyor. Bu filmde Marty, doğmamış çocuğuna yardım etmek zorundadır ve bu yüzden zaman makinesiyle 2015 yılına gider.
The Matrix (1999)
90’lı yılların sonuna damgasını vuran filmde yaşanan gerçek ve yaşananın ötesindeki gerçek, simülasyon kavramlarıyla irdeleniyor. Aksiyon dolu sahnelerinin yanı sıra felsefik alt metinleriyle de oldukça farklı bir yerde olan filmin efektleri günümüzde dahi göze batmayan bir görselliğe sahip.
Fantastic Voyage (1966)
Aynı zamanda bir aile filmi de olan bu bilim kurgu filmi izleyenleri oldukça farklı bir yolculuğa çıkarıyor. Bir diplomatı kurtarmak için atomik boyutlarda küçülen bilim adamlarının insan vücudundaki keşifleri zamanla küçük tehlikeler yaratacaktır.
Brazil (1985)
Konu distopik filmler olunca oldukça iyi işler başaran Terry Gilliam’ın Brazil filmi türünün en güzel örneklerinden biri. Uzak bir gelecekte geçen film, akıllara “Acaba karakterimiz Sam rüyalarının kadına ulaşabilecek mi?” sorusunu getiriyor. Film baştan sona yüksek bir seyir zevki sunuyor.
Alien (1979)
Alien karşımıza bambaşka bir yaşam formu çıkarıyor. Filmde Dünya’ya dönmek üzere olan bir uzay gemisinin farklı bir gezegenden çağrı alması ve oraya inmesi anlatılıyor. Bilim kurgu türüyle birlikte korkuyu da izleyiciyle oldukça dengeli bir şekilde yansıtan filmin yönetmeni ise yine Ridley Scott.
Terminator 2: Judgment Day (1991)
Yine geleceğe doğru gidiyoruz. James Cameron’ın yönettiği Terminator 2’de T-100 isimli robot Sarah Connor’un oğlu John’u öldürmeye çalışmaktadır. Ancak T-800 isimli robotun da bir görevi vardır: John’u korumak. Peki bu savaşı hangisi kazanacak? Filmde ne ararsanız var.
Bu yazı Stuff’ın Mayıs 2016 sayısında İzel Özten imzasıyla yer almıştır.