Ekranlarımızda dönen, o kedili videoların üçte birinin arkasında bir Türk firması ve onların geliştirdikleri teknolojiler yatıyor. Kendilerini çevrimiçi video işinin teknik altyapısı ile sınırlı tutmayan ve emin adımlarla dünyaya açılan Medianova’nın CEO’su Serkan Sevim ile çevrimiçi eğlencenin geleceği üzerine keyifli bir sohbet yaptık.
Erhan Acar
Bize biraz kendinizden ve bu noktaya nasıl geldiğinizden bahsedebilir misiniz?
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bitirdikten sonra, yüksek lisans için ABD’ye gittim. 1998’de bir arkadaşımla, ABD’ye gelen Türk öğrencilere yardımcı olmayı hedefleyen Mezun.com’u kurduk. Ardından Mezun Calling Card adıyla çevrimiçi telefon görüşmesi yapılmasını sağlayan, o ana kadar ABD’de dahi olmayan bir ürünü piyasaya sürdük ve çok başarılı olduk. 2004 yılında MediaNova’nın da temellerini oluşturan, internet üzerinden canlı maç yayını satma projemiz oldu. 97 ülkeden 40 bin kişiye Digiturk lisansı ile maç sattık. 2006’da buraya dönerek Hürriyet, Milliyet gibi büyük müşterilere video içerikleri ile ilgili destek vermeye başladık. Bugün Türkiye’nin toplam internet trafiğinin yüzde 5’inden fazlasını Medianova tek başına götürüyor, çevrimiçi video trafiğini baz alacak olursak tahminimiz trafiğin yüzde 30’unu bizim yönettiğimiz yönünde. AWS ve Akamai gibi bu alandaki devlerle de kafa kafaya mücadele eder durumdayız.
Yurtdışında faaliyet gösteriyor musunuz?
Benim en büyük hayalim yaptığımız işi küresel boyuta taşımak. İlk olarak Orta Doğu’yu kendimize hedef seçtik. Şu an o bölgenin en büyük video ve müzik portalları bizimle çalışıyor. Yavaş yavaş Doğu Avrupa üzerinden, AB bölgesine doğru açılacağız. İhracat konusunda keyifliyiz.
Bu konu ile ilgili konulmuş bir hedef, perspektif var mı?
Beş yıllık sürede hedefimiz, ciromuzun %80 kadarını yurtdışından elde etmek. Bütün iş planlarımız, alt yapımız, insan kaynağımızı küresel bir şirket olmak hedefiyle oluşturduk. Bu hedefi yatırım almadan, kendi kaynaklarımızla gerçekleştirmek istiyoruz.
Bir teknoloji uygulama şirketi misiniz, yoksa AR-GE çalışmaları yürütüyor musunuz?
Bizim şirketin ruhunda ciddi bir AR-GE gücü var. İlk müşterilere gittiğimizde, kendi ürünlerimizi sattığımıza inandıramadığımız için ilk yıllarda şirketi bir Amerikan şirketi olarak konumlandırdık ve emekleme dönemini öyle güzelce geçtik. Maalesef müşteri Türk olarak kendi geliştirdiğimiz ürünü sattığımıza inanmıyor, biz Amerikan şirketiyiz, bayilik yapıyoruz dediğimiz zaman ise sorgulamıyor. MN Cloud adlı bir bulut depolama hizmetimiz var, dört yıldır bizim ağı taşıyor. Bununla ilgili IMC mi HP mi gibi sorular geliyor, bildiğimiz diskler üzerine kurulu, bizim kendi geliştirdiğimiz bir yazılım diye inandırmaya çalışıyoruz.
“TÜRKİYE’NİN İNTERNET TRAFİĞİNİN YÜZDE 5’İNDEN FAZLASI ÇEVRİMİÇİ VİDEO TRAFİĞİNDEN İSE TAHMİNEN YÜZDE 30’U MEDIANOVA ÜZERİNDE”
Aksela adlı yeni bir ürününüz var, bize biraz bundan bahsedebilir misiniz?
Aksela, çok etkili ve faydalı bir site hızlandırma ürünü. Bir internet sitesini anlık olarak sıkıştırıyor, anlık olarak bütün dijital varlıklarını ve kodları yeniden yazarak bu işi yapıyor. Sisteme geçtiğiniz anda %30-%40 kadar site küçülüyor, dolayısıyla sitenin gönderimi daha kolay oluyor, bir de buna bizim CDN’yi (içerik teslim ağı) eklediğimiz zaman inanılmaz faydalı bir yapı oluşuyor. Ocakta beta sürümünden çıktık. Geçen sene müşterilerimizin sitelerinde beta sürümünün testlerini yaptık ve organik trafik olarak baktığımızda, dört aylık sürede, %30’lar seviyelerinde artışlar gördük, bu da bizi çok mutlu etti. Aksela, siteye girdiğinizde ya da site içinde farklı sayfalara geçtiğinizde, sayfa yükleme sürelerini inanılmaz düşürüyor.
Türkiyeli internet kullanıcısının alışkanlıkları hakkında sizin verilerinize dayanarak, neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’de tıkla-izle diyebileceğimiz içeriklerde diziler açık ara önde. Dizilerde de, TV’de en çok ilgi gören birkaç dizi, trafiğin büyük bir kısmını oluşturuyor. Bu tip yapımlar içerik sahiplerine korkunç bir trafik yaratıyor. Canlı yayınlarda ise futbol özelinde spor trafiğin çok büyük bir kısmını oluşturuyor. TRT bizim müşterimiz, maç bittikten sonra gollerin veya özetin yayınlanması müthiş bir anlık trafik yaratıyor. Siyasi atmosfer ve gündem trafik üzerinde etkili oluyor, mesela yılın son haftaları ile birlikte video trafiğinde %35 gibi bir artış gözlemledik. Türkiye’nin tüm video içerik trafiğinde %10, Suriye ve İran’dan geliyor. Bu çok ciddi bir rakam ve bize Türk dizilerinin bölge halkı üzerinde ne kadar etkili olduğunu da gösteren bir veri.
Çevrimiçi içerik sağlayıcılar konusunda Türkiye TV kanal veya platformlarının internet siteleri ya da mobil uygulamalarına mahkum, Netflix gibi bir yapı henüz neden yok?
Evet, o noktada henüz değiliz. Bunu idealize eden ve yapmak isteyen çok. Neden olmadığına gelecek olursak, bunun biraz kültürel bir farktan kaynaklandığını düşünüyorum. Biz birleşerek güçlenmeyi pek yapamayan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bir firmada değeri 2 olan bir A içeriği var, başka bir firmada da değeri 2 olan bir B içeriği var, bunları bir araya getirdiğiniz zaman toplamda 10 değerini yakalamak mümkün, çünkü platform yenilmez bir hale geliyor ve herkes kazanıyor. Türkiye’de böyle bir algı yok, içeriğinizin değeri iki, birleşirseniz 10 olacak ama “Ben onla bir araya gelmem, 2 kalsın” deniyor. Bunu yaşıyoruz, isim vermeyeyim ama devler diyebileceğimiz kurumlar, “X ve Y ile görüşüyoruz siz de gelin”, dediğimiz noktada cevap: “Onlar varsa biz yokuz” oluyor, projeyi daha dinlemeden. Netflix gibi bir yapı bu nedenle zor.
Umut yok mu?
Aslında var. Netflix veya benzer bir yapının kendisi Türkiye’ye gelir, daha önce içerik birleştirmeye ve paylaşmaya yanaşmayan firmalar, gider o yabancı firmaya 2 değerindeki içeriğini belki de 1’e verir ve Netflix ondan 9 kazanır. Türkiye’de model bu. Bende sunucu altyapısı var ama para ve müşteri yok, bir başka girişimcide CRM var. Birbirine ihtiyaç duyan bu iki girişimci, bir araya gelemiyor. Bunları öğreneceğiz, bu tür aksiyonları öğrenip sindirince, ülke o zaman yürüyecek. Umudum var.
“MAÇI STAYDUMDA SEYRETMEK TEZAHÜRAT VE DUYGUSAL AÇIDAN DOYURUCU AMA MAÇI İZLEMEK İÇİN DİĞER MECRALARIN GERİSİNDE”
Son üç yılda mobil internet trafiğinde inanılmaz bir artış oldu. Bu trafikte video içeriğin ağırlığı ne?
Şu an, mobil internet trafiğinin yüzde 25’ini video içerikler oluşturuyor, kısa bir süre önce yüzde 1’lerde olan bir rakam. Tüm ağ yatırım ve yapıları bunun daha da artacağı göz önüne alınarak yapılmalı. Az önce konuştuğumuz içerik sıkıntısı mobilde de var. Hatta, sektör küresel olarak bir kafa karışıklığı yaşıyor. 3G ile seyredemediğin içeriği, aynı cihazla kablosuz ağa geçtiğin an, aynı mecra üzerinden seyredebiliyorsun. Kullanıcı oynat tuşuna bastı mı, içeriği almalı, arkadaki hesapları kullanıcının önüne bir zorluk olarak getirmemek gerekiyor. Biz ülke olarak bu konularda yeniyiz, birkaç sene içerisinde sistem oturacaktır.
Batı bu konularda nerede?
Biz, küçük oynatıcıda kesintili yayından, aşama aşama, büyük oynatıcıda kesintisiz yayına geldik. Şimdi kalite kısmındayız. Avrupa ve ABD ise, bu oynatıcının yanına koyduğu uygulamalarda. Fransa Bisiklet Turu’nu seyrediyorsunuz, yayın oynatıcıda kesintisiz ve kaliteli olarak akarken, yan panellerde istediğin bisikletçinin o anki hızı, zamanı, konumu gibi bilgilere eşzamanlı olarak ulaşıyorsun. O zaman farklı bir tecrübe ortaya çıkıyor. Bu, yayıncı, biz, uygulamaları yazan ve bisikletteki takip donanımını üreten firmadan oluşan bir ekosistem. Olay artık bu; bir maç izlerken, harika bir pas atan oyuncu ile ilgili, ikincil bir ekrana geçmeden, anında, bilgi almalıyım. Heyecanı yaratan bu ve altyapısı dünyada mevcut. Burada da olacak, biz buna oynuyoruz.
Bu durumda stadyumda maç seyretmek, daha zevksiz bir hâle gelecek.
Ben size yine isim vermeden şöyle bir şey söyleyeyim, büyük kulüplerden bir tanesi, mobil cihazlar için stadyumda çalışacak ve hem maç içinden video içeriği hem de az önce konuştuğumuz diğer içerikleri sunacak bir uygulama üzerinde çalışıyor. Biz de bu projenin içinde olacağız. Maçı stadyumda seyretmek, tezahürat ve duygusal açıdan doyurucu ama maçı gerçekten seyretmek için diğer mecraların gerisinde kalıyor artık. Ağ açısından yönetmek de büyük bir problem, 50 bin kişi aynı anda bir içeriğe ulaşmaya çalışıyor. Biz burada devreye gireceğiz ve diğer ortaklarla beraber gireceğiz. Bu tamamlandığı zaman, stadyumlar çağ atlayacak ve tüm dünya bu yöne doğru ilerleyecek. Bu içerik, kulüplere bir maddî kaynak da yaratacak, aslında yayıncı dahil, her unsur için kazançlı bir durum. Dediğim gibi, tek iş, tüm parçalara sahip firmaların parçaları bir araya getirmesi, teknoloji şu an mevcut. Burada konu; olup, olmayacağı değil, ne zaman olacağı.