Av. Nihan Güneli
Güneli & Koç Hukuk Bürosu
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, internetin doğurduğu ‘sıkıntıların’ mevcut hukuki düzenlemelerle çözülememesi sebebiyle, 4 Mayıs 2007 tarihinde toplamda 107 dakikada yapılan bir oylama ile kabul edildi.
Kanuna göre internette paylaşılan içeriğin sorumluluğu yalnızca içeriği sağlayan kişide ve yer sağlayıcının içerikle ilgili herhangi bir sorumluluğu yok. Kullanıcılara platform sağlayan siteleri kanunen içerik sağlayıcı olarak değerlendirmek mümkün değil. Zira, bu siteler sadece bir kullanıcının paylaştığı içeriği diğer kullanıcılara sunuyor, yani kendileri neredeyse hiçbir içerik oluşturmuyorlar. Uluslararası mevzuatta ‘ortam sağlayıcısı’ olarak değerlendirilen bu siteler, kanunda bu tanım bulunmadığından yer sağlayıcı olarak kabul ediliyor. Sorumluluk kullanıcının üzerinde olsa da, internet siteleri kanunda sayılan katalog suçlardan birine giren içeriği barındırdığı taktirde, ‘site kapatma’ olarak bilinen erişim engellemesine konu oluyor. Erişim engelleme ise kanunda yazılan şekliyle ‘tedbiren’ olsa da, uygulamada kimse itiraz etmezse sonsuza kadar sürüyor.
Bizler Kanunu yıllardır yalnızca eleştirebilirken, AİHM 18 Aralık 2012 tarihinde kanunun 8. maddesinin ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna karar verdi. Denizli Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009 yılında Google Sites aleyhine verdiği erişim engelleme kararı, bir kullanıcının kişisel sitesinin de engellenmesine sebep olunca, akademik çalışmalarını yayınladığı sitesi ‘kapanan’ kullanıcı karara itiraz ederek hukuki süreci başlattı. Mahkeme, itirazı Google içinde ihlale sebep olan bir siteye erişimin başka yolla engellenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedince, kullanıcı AİHM’e başvurdu. AİHM ise, erişim engellemen inifade özgürlüğüne müdahale olduğuna karar verdi ve kanunun erişim engelleme maddesinin ‘yasa kalitesi taşımadığı’, öngörülebilirlik şartını yerine getirmediği ve kullanıcıya demokratik bir toplumda hukuk devletinin sağladığı korumayı sağlamadığı sonucuna vardı.
Karar esasında, senelerdir kanuna ve uygulanmasına olan tenkitlerimizin bir yaptırım olarakTürkiye’ye dayatılması. Kararın hukuken yansıması öncelikle 8. madde kapsamında erişimi engellenen sitelerin yeniden erişime açılması, bunu takiben kanunun yürürlükten kaldırılması olarak öngörülse de, kötümser bir yaklaşımla bu hukuki öngörünün temenniden öteye gidemeyeceğini ve gerek devlet erkanının, gerekse uygulayıcıların sanki AİHM kararı hiç verilmemiş gibi davranacağını düşünmek mümkün.Ben bu kararın, kanunun ifade özgürlüğü de değerlendirilerek değiştirilmesine önayak olacağını düşünmek istiyorum. Zira Türkiye’nin internetle olan kavgası, hayatımızı şu an fazlasıyla zorlaştırıyor.