Mobil uygulaması sayesinde tek tıklamayla aracın ayağınıza gelmesini sağlayan Uber’in Operasyon Müdürü Barış İzmirli ve Pazarlama Müdürü Damla Kılıçarslan ile görüştük. İzel Özten
Uber aslında adını duyurmuş bir sistem olsa da kısaca sizden de dinleyebilir miyiz?
D.K: Uber yolculuk yapmak isteyen kullanıcılarla, halihazırda ulaşım hizmeti vermekte olan sürücü ortakları buluşturan bir teknoloji platformu. Bir mobil uygulama aracılığıyla tek tuşa basıp bulunduğunuz konuma araç çağırabiliyorsunuz. Kullanıcı gözünden bu şekilde özetleyebiliriz.
B.İ: Bahsettiğimiz şey tuşa basıyorsun ve hemen araç geliyor gibi bir sihir değil aslında. İşin arkasında çok büyük bir operasyon kısmı var.
D.K: Böyle anlatınca basit gibi gelse de arkada çok büyük teknoloji ve operasyonel yük var. Her şehirde ofisimiz, çok geniş bir operasyonel ekibimiz ve arka planda çok büyük bir yatırım var. Aslında Uber’in doğuşu büyük bir ihtiyaçtan başlıyor. Kurucu ortaklarımız Travis Kalanick ve Garrett Camp, 2008 senesinde Paris’te bir konferans çıkışında taksi bulamıyorlar ve ‘keşke bir butona bassam ve taksi ayağıma gelse’ diyorlar. Sonrasında da yatırım alıp bunu hayata geçirmeye karar veriyorlar ve San Francisco’da bir tane limuzinle bu işe başlıyorlar. Sadece kendi arkadaşları arasında kullandıkları popüler bir uygulamayken herkesten talep gelince şirketi büyütüyorlar. Şu an dünyada 400’den fazla şehirde Uber kullanılıyor.
Türkiye’deki yayılma hızınız nedir? Hangi şehirlerde hizmet veriyorsunuz?
D.K: Bu çift taraflı bir sistem. Uber’in iş modelinin iki bacağı var: biri sürücü ortaklarımız diğeri de yolcular. Arz talep dengesini çok iyi koruyup büyümek gerekiyor.
B.İ: Türkiye’de yayılmak için hangi araçlarla çalışabiliriz ya da araçları nerede bulabiliriz diye kapı kapı turizm şirketlerini, garajları ve oto-yıkamacıları araştırıyoruz aracı olarak. Aracıyı bulduktan sonra pazarlama çok hızlı bir şekilde işlemeye başlıyor. İstanbul’da bir buçuk senede çok iyi bir hızla yayıldık. Bundan memnun kalınca Bodrum’u başlattık geçen sene. Hedefimiz İstanbul dışındaki diğer şehirlere de gitmek.
D.K: Diğer büyük şehirlere de açılmayı planlıyoruz. Şu an aktif sürücü ortaklarımızın sayısı 2000’i aştı. Bunun içerisinde hem sarı taksi sürücüleri hem Uber XL dediğimiz lisanslı özel araçların sürücüleri var. Her hafta ‘onboarding’ dediğimiz sürücü kayıtları oluyor.
Bu talep artışlarını neye bağlıyorsunuz?
D.K: Bu talep artışını tek bir şeye bağlamak doğru olmaz aslında. Özellikle son zamanlarda pazarlama faaliyetlerimiz çok arttı. Bunun yanında sık sık büyük bir etkinlik ya da aktivasyon çalışması yapıyoruz. Büyük festivallere ve konferanslara ulaşım sponsoru oluyoruz. Yani Uber’i sadece araç için değil başka şeyler için de çağırabiliyorsunuz. Mesela her yaz yaptığımız, artık gelenekselleşmiş bir aktivasyonumuz var: Uber Ice Cream. Senede bir yaz günü, bütün dünyada aynı anda dondurma dağıtıyoruz. Mesela geçtiğimiz ay Chill Out’ta Limits Off ile beraber çalıştık. ‘limitsoff’ koduyla festivale gidişler ücretsizdi ve aynı zamanda araçların içerisinde bir festival kiti kazanıyordunuz. Bu tarz yerel aktivasyonların dışında kullanıcıların ihtiyaçlarını dinleyip onların sorunlarına çözüm üretiyoruz. Mesela kullanıcılarımızdan çok sık gelen taleplerden bir tanesi bebek oto koltuğu bulunan araçlarımızın olup olmadığıydı. Bunun üzerine bebek koltuğu üreten Maxi Cosi ile iletişime geçtik ve onlar da oto güvenlik koltuklarına sponsor oldular. Bunun üzerine Uber Aile başladı. Bunun dışında evcil hayvanı olanlardan da çok talep alıyorduk. Sonrasında 3 aylık bir pilot ürün olarak UberPET’i başlattık. Bunların yanında Uber’in en faydalı özelliklerinden birisi hem yerel hem global olması. Aynı hesap ve aynı uygulamadan İstanbul’da da Amsterdam’da da araç çağırabiliyorsunuz. Bu da insanlara büyük kolaylık sağlıyor. Yani talep artışlarının nedeni tüm bunların bağlantısı diyebilirim.
Bu çekirdek kadroyu genişletmek gibi bir hedefiniz var mı?
D.K: Evet, bizim de arzu ettiğimiz bir şey bu. İlk başladığımızda 3 kişiydik ama bu hafta itibariyle 6 kişi olacağız. Bunun yanında yeni pozisyonlar da açılıyor. Global ekiple çok yakın çalışıyoruz ama yerelde de büyümek istiyoruz. Büyüme daha çok operasyon ve pazarlama departmanlarında olacak.
Türkiye’de Uber genel olarak hangi yaş aralığı tarafından tercih ediliyor?
D.K: Uber uygulaması indirilirken ya da kayıt esnasında yaş sormuyoruz. Ama bizim qualitative gözlemlerimiz 20 ve 40 yaş arası gibi sonuçlar veriyor. Bir anket yapmıştık ama üzerinden zaman geçtiği için güncelliğini kaybetmiştir. O ankete göre özellikle kadın kullanıcılar ve 25-35 yaş arası ağırlıktaydı. Gözlemlerimize göre kullanıcılar arasında genellikle beyaz yaka kesim hakim. Talebin en yoğun olduğu bölgelerse Maslak, Etiler, Ulus, Levent, Kadıköy ve Beyoğlu.
B.İ: Tabii hedefimiz tüm ulaşımın bir parçası olmak. Yani her türlü kesime hitap edip talebi daha da artırmak. Mesela seçimlerde yeni bir şey denemiştik. Tekerlekli sandalye olan araçları seçim gününe özel kullanıma sunmuştuk. Küçük araştırmalarımızı daima sürdürüp talebe göre hizmetlerimizi sunuyoruz.
Fiyat politikanızı neye göre belirliyorsunuz?
B.İ: Fiyatlandırmada genelde önemli olan araç sahipleri. Sonuçta bu insanlar ticaret yapıyor ve para kazanmaya çalışıyor. Bu yüzden araç sahiplerinin tüm masraflarına bakıyoruz. Ne kadar çok talep ve yolculuk olacaksa ona göre belli bir talep belirleyip kar oranlarına bakıyoruz. Bunun üzerine araç sahiplerine gidip ne kadar kazandıklarını soruyoruz ve Uber’e katılmaları için teşvik ediyoruz. Sürücü bize katıldığında ilk 2 ay kar etmiyorsa biz o parayı tamamlıyoruz. Ama sonrasında bizim hiç para vermemize gerek kalmadan o kişi parayı kazanmaya başlıyor.
D.K: Benzin, vergi, araçta çalışan sürücünün payı gibi bütün giderler hesaba katılıyor.
B.İ: Tabii fiyatlandırma statik de değil. Talep büyüdükçe arz da büyüyor. Mesela geçen sene Aralık’ta baktık ki fiyatlar düşerse ve daha çok talep olursa daha karlı olacak. O yüzden fiyatlarımızı %20 kadar indirdik. Zaten bu indirimden sonra büyük bir patlama oldu.
D.K: Ücretler düşmesine rağmen sürücülerin kazançları arttı. Çünkü talep de bununla birlikte daha çok yükseldi. Aynı zamanda Uber’de anlık, dinamik ücretlendirme de var. Biz buna ‘katlı ücretlendirme’ diyoruz. Mesela herhangi bir bölgede talep çok yoğunsa ve herkes Uber çağırmaya başladıysa orada araç sayısı yetersiz olabiliyor. O bölgeye çevredeki sürücüleri çekmek için katlı ücretlendirme devreye giriyor. Ücret 1.1, 1.2 ile çarpılıyor ve kullanıcılar bunu görebiliyor. Ücretin artışını kabul edip etmediği kullanıcıya soruluyor, kullanıcı bunu kabul ederse daha yüksek fiyatla seyahat edebiliyor.
Özellikle Amerika’da taksi şoförleri Uber’e karşı bir ayaklanma başlattı. Türkiye’deki taksi şoförlerinin size karşı tutumu nasıl?
D.K: Ben tabii şu an sadece Türkiye adına konuşabilirim. Türkiye’de Uber’den sarı taksi de çağırabiliyorsunuz ve platformumuza kayıtlı taksi sürücü ortaklarımız da bizimle çalışmaktan çok memnun. Çünkü onlara ek müşteri imkanı sağlamış oluyoruz. Mesela bir taksi şoförü yolda boş bir şekilde müşteri aramak yerine Uber’den gelen çağrı için minimum yol gidip müşteriyi alıyor.
B.İ: Taksicilerle olan bağlantımız onların da güvenini kazandı. Birlikte etkinlikler yapıyoruz. Mesela geçen sene iftar yemeği düzenledik, bu sene de düzenlemeyi düşünüyoruz. Hatta bizim bas-konuş grubumuz var, ben de üyeyim. Her sabah birbirimize hayırlı işler diyoruz.
D.K: Kendi aralarında futbol turnuvaları düzenliyorlar. Uber formaları bile oldu.
Avustralya’da eşcinsel bir çifte kötü davranan Uber şoförü işten çıkarılmıştı. Kullanıcı yorumlarını ne kadar dikkate alıyorsunuz? Türkiye’de böyle bir şey olsa sizin de tutumunuz aynı mı olurdu?
D.K: Aslında o haberde yanlış bir terminoloji kullanılmış. İşten çıkarmak demek yanlış oluyor. Çünkü sürücü ortaklarımız bizim iş ortaklarımız aynı zamanda. Böyle olunca çalışıp çalışmamak da tamamen onların insiyatifinde. Ama hesapları deaktive edilebiliyor ya da dondurulabiliyor. Güvenliği tehdit eden davranışlar ya da ırkçı yorumlarda ‘sıfır tolerans politikası’ var. Türkiye’de böyle bir durumla karşılaşsak bizim de tutumumuz aynı olur. Gerekli önlemi aldıktan sonra bu kişinin Uber sistemini kapatabiliyoruz.
B.İ: Ulaşım sektöründe sıkıntılar yolcu tarafında da sürücü tarafında da olabiliyor. Bu yüzden çift taraflı puanlama ve yorum bırakma sistemi bu tarz olayların önüne geçiyor. Mesela bir şoför çok düşük puanlar alıyorsa biz onunla görüşüyoruz zaten.
D.K: Puan çok düştüyse sistem de kendini otomatik olarak kapıyor zaten. Olumsuz eleştiriyle karşılaşınca bizler de sistemi manuel olarak kapatabiliyoruz.
Globalde farklı ürünleriniz var. Bunların özellikleri nedir? Türkiye’ye getirmeyi düşünüyor musunuz?
B.İ: Özellikle UberPOOL’u Türkiye’ye getirmeyi çok istiyoruz. Aynı güzergah üzerinde olan yolcuların aynı araçla seyahat etmesi diyebiliriz buna. Böylece hem araçlar hem de kullanıcılar için verimlilik artıyor. Bunun sosyal yanı da var tabii. UberHOP da ona benzer bir ürün. İki noktayı siz belirliyorsunuz. Bu esnada başka kişiler de aracınıza binebiliyor. Böyle olunca ödediğiniz ücret de düşmüş oluyor. Fiks bir rota üzerinde olduğu için bir nevi dolmuş gibi oluyor. Bu iki ürün de biz pazarda büyüdükçe pazara sunacağımız ürünler.
D.K: UberPITCH ürünümüz ise etkinliklere göre gerçekleştiriliyor ve çağırdığınız Uber’de yatırımcılarla görüşüyorsunuz. Yolculuk devam ederken fikrinizi anlatıyorsunuz ve belki de kendinize bir yatırımcı bulmuş oluyorsunuz. UberBIKE’ta da farklı modeller üretildi. Kimisinde bisikletli birisi geliyor ve bisikletle yolculuk yapabiliyorsunuz. Kimisinde de bisikletinizi taşıyacak araçlar geliyor. Bunlar yerel ekibin ihtiyaçlara göre düşünüp karar verdiği şeyler. Mesela biz Uber yılbaşı etkinliği yaptık ve ismine UberSNOW dedik. Bunun üzerine kar makinelerini alıp araçlara yerleştirdik ve 29 Aralık’ta kar yağdırdık. Çağırdığınızda araç gelip kar yağdırıyor, fotoğrafınızı çekiyor ve size çikolata hediye ediyordu. Çok güzel geri dönüşler aldık.
B.İ: Fikri çok seviyorsak onun için elimizden geleni yapıyoruz. UberSNOW’da araç bulmak için çok zorlandık mesela. Sabah 5’te sanayiye gidip araçları modifiye ettirdik. Bir şeyleri başarma hissi çok güzel bir duygu.
Bu yazı Stuff Temuuz 2016 sayısında yayımlanmıştır.