Stuff

Huawei: “Türkiye bizim için çok önemli”

Huawei’nin cihazlar bölümü pazarlama direktörü Shao Yang’le hem firma hem decteknoloji üzerine konuştuk…

– Bize genel olarak Huawei’den bahseder misiniz?
Huawei 1988’de Çin’de kuruldu. Endüstride 25 yıllık bir deneyimimiz var. Daha çok iletişim üzerine yoğunlaşmış bir şirketiz. Önceden şebeke tarafına odaklanmıştık. Dünya çapında mobil şebeke alanında ikinci büyük şirketiz. Yakın gelecekte birinci olacağımızdan şüphemiz yok. Son zamanlarda, sadece mobil şebekelerin insanların hayatlarında büyük yer tutmadığını görünce cihaz da üretmeye başladık. İnsanların hayatlarında şebeke altyapısından daha çok telefonların kendisi yer tutuyordu. 2003’ten beridir cihaz da üretiyoruz. Fakat sonradan sadece ODM (Original Design Manifacturing – üretilen cihazın başka bir firmanın marka etiketiyle satılması) yapmayı anlamsız bulduk. Bir sürü cihazımız var, mobil 3G için USB aparatlar, telefonlar, medya cihazları tabletler gibi…

– Kaç ülkede aktifsiniz ve dünyada toplam kaç kişi Huawei’den faydalanıyor?
140 ülkede ofisimiz var. 20 ülkeye ise mobil şebeke sağlıyoruz. Çin’in haricinde dünyanın %60’ına yayılımımız var.

– İletişim harici alanlarda da mevcut musunuz?
Evet, sosyal sorumluluklarımız var. Örneğin Türkiye’de ikinci en büyük Ar-Ge merkezimiz bulunuyor. Türkiye’nin yazılım geliştirmesine yardımcı oluyoruz. Geçen yıl 17 milyon dolarlık bir yazılım ihracatında faydamız oldu.

– Gecen yılın kârı neydi, bize sayılarla Huawei’den bahseder misiniz?
2012 yılındaki gelirimiz, 2011’e göre %8 artarak 35,35 milyar dolara çıktı. Bu gelirin 7,7 milyar doları ise sadece cihazlardan geldi. Ar-Geye ise son on yılda 20 milyar doların üzerinde yatırım yaptık, 2012’de ise 4,8 milar dolarlık bir Ar-Ge yatırımımız oldu. 150 binin üzerinde çalışanımız var, bunların %46’sı yani, 70 bini ise Ar-Ge’de çalışıyorlar. Sadece Türkiye’ye 50 milyon dolarlık bir Ar-Ge yatırımı yaptık. Çin’de 41.948, Dünya Patent Örgütü’nde 12.453, Çin dışında ise 14.494 patentimiz var.

– Türkiye size göre ne durumda?
Türkiye bizim için çok önemli. 2012’ye baktığımızda akıllı telefon satışlarının geçen yıllara göre çok fazla arttığını görüyoruz. Satışlarınız dünyada 32. sırada. Nüfüsunuzun %15’i akıllı telefon kullanıyor. O yüzden, zaman gelişim ve patlama zamanı. İnanıyoruz ki gelecek iki yılda, %15’lik dilimi %50’ye çıkaracağız. Türkiye, akıllı telefon yayılımı bakımından dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi, Huawei olarak en önemli 15 ülke listemizin de içerisinde.

– Bir cihazın aslında Huawei ürünü olduğunu bilmeden kullanıyor muyuz?
Huawei aslında o az bilinen ama yemekleri ağız sulandıran restoranlar gibi. Çin’de bile, beş yıl önce memleketime gittiğimde ‘Huawei’de çalışıyorum’ deyince bilmiyorlardı. Neden? Çünkü şebekeyle ilgileniyorduk. Ağlar, şebekeler çok teknik olduğu için insanlara sıkıcı geliyordu, kimse ilgilenmiyordu. İnsanlar nasıl bizi öğrenir, bizi nasıl sever diye kendimize sorduk. Sancılı bir dönemdi. Üç yıl önce yaptığımız cihazlar pek şık görünmüyorlardı. Şimdi, Edge gibi ürünlerimize bakınca gururlanıyorum, çünkü çok güzeller. İnsanların adını söyleyemedikleri bir şirketi tanımaları zordu. Çok iyi bir teknolojiye sahip olabilirsiniz ama marka algısını yaratmak zor. İmkansızı başararak, harika cihazlar yaparak insanlar tarafından tanınabiliyorsunuz. Mesela CES 2013’te dünyanın en sağlam telefonu olan Ascend D2’yi tanıttık. Su geçirmez, çok hızlı, Full HD ekranlı, o yüzden ona en güçlü telefon da diyoruz. Mate ise 6,1 inçlik ekranıyla en büyük telefonumuz. Günümüzde ekran büyüklüğü çok önemli. Sosyal medya hesaplarının takibini kolaylaştırıyor ve e-postaların kolay okunması sağlıyor. Pili de harika şekilde iki gün dayanıyor. Sorunuzun cevabı ise evet, kullandığınız o gri, incecik 3G modem de üzerinde yazmasa da bizim ürünümüz mesela…

– Sizden de bir Google Nexus cihaz görebilecek miyiz?
Bunu yapmaya gücümüz var fakat şu an öyle bir planımız yok. Şu an ikinci en büyük Android telefon üreticisiyiz. Google ile yakın olarak çalışıyoruz. Fakat şu an kendi markamıza daha çok yoğunlaşmayı tercih ediyoruz.

– İlk 7 inç tablet üreticilerindendiniz. Telefon tablet melezlerine ve tabletlere bakışınız nasıl?
Artık hangisi telefon hangisi tablet ayırmak gittikçe zorlaşıyor. Gelecekte birbirilerine daha da yakınlaşacaklar. Akıllı telefon deneyimini en üst seviyeye çekersek bunun tablet ve melez deneyimini de kapsayacağını düşünüyorum. Açıkçası şu an akıllı cihazlarda pil ömrünün en önemli şey olduğunu düşünüyorum.

– Üreticiler günümüzde 8 çekirdekli cihazlar yapıyorlar, fakat an itibarıyla bu gücü kullanacak uygulamalar çok az. Üreticiler yazılım ve arayüze daha çok önem vermeliler. Siz cihazlarınızda Android’e ekstra arayüz giydiriyor musunuz?
Deneyim ve yazılımı üst üste bindirmeye, kullanıcıya harika bir akıllı telefon deneyimi sunmaya çalışıyoruz. Kullandığımız arayüzün ismi Emotion UI. Her şey pürüzsüz ve kolayca kullanılabiliyor. Çok basit görünümlü bir şeyin insanlara yakın olmayacağını düşündük, arayüzü istediğiniz gibi kişiselleştirebiliyorsunuz. 1000’in üzerinde tema uygulayabiliyorsunuz. ‘Ben’ ekran aracına isteğinize göre bildirim kutuları ve uygulama kısayolları ekleyebiliyorsunuz. İzin yöneticisi uygulamasıyla, bildirim çubuğunda canınızı sıkan uygulama olursa onlara ‘bir daha bildirim gösterme, arkaplanda çalışma’ gibi sınırlar atayabiliyorsunuz. Telefonunuzu siz kontrol ediyorsunuz, bir bildirimleri suistimal eden bir uygulama değil… Magic Touch isimli eldiven modunda ekrana eldivenlerinizle dokunabiliyorsunuz. Emotion UI’da 300 tane yenilik var.

– Tabletten medya oynatıcıya birçok farklı cihaz da üretiyorsunuz. Huawei’yi oyun konsolu, TV ya da başka bir alanda görebilir miyiz?
Üç aşamamız var. Geçen yıldan bu yıla güçlü ve güzel görünen cihazlar ürettik. Bu yıldan 2015’e kadar, cihaz üretiminin yanında yazılım ve uygulamalara da odaklanacağız, bu tarihten sonra aksesuarlar gibi yeni şeylere odaklanmayı hedefliyoruz.

– Huawei Akademi’den bahseder misiniz?
Eğitime, 2008’den bu yana 20 milyon doların üzerinde yatırım yaptık. Son dört yılda günde 23 bin kişiye eğitim verdik. Bilgilerimizi Türkiye bilişim sektörünün gelişmesi için Türkiye’yle paylaştık. 2013’te kurduğumuz eğitim merkeziyle de iş ortaklarımıza bulut bilişim ve 4G LTE gibi konularda eğitimler verdik. ODTÜ ve Bilişim Eğitim Merkezi ile yapılan işbirliklerimizle eğitim vermeye devam ediyoruz. BTK’nın yanı sıra UBAK’ı da sertifika verdiğimiz kamu kurumlarına ekledik.

– FATİH Projesi’nde rolünüz neydi?
Altyapıya çözümlerimizle katkı sağladık. Gelecek dönemlerde ise aktif olarak tablet sağlayıcısı olma hedeflerimiz var.

– İlk olduğunuz teknolojiler var mı?
2011 yılında Türkiye’de ilk çift taşıyıcılı, 43,2 Mbps hıza çıkabilen 3G modemi çıkardık. Bu, ayrıca dünyada bu teknolojiye sahip üçüncü cihazdı. Ayrıca Turkcell’le olan çalışmamızın meyvesi T20, dünyanın ilk çift kredi kartı destekleyen NFC’li cihazıydı. Amerika’da da Mate’i ilk çıkardığımızda dünyanın en büyük ekranlı telefonuydu. Barselona’da Ascend D2’yi çıkardığımızda dünyanın 4G şebekesindeki en hızlı akıllı cihazıydı. Şimdi ise 6,6 mm ile dünyanın en ince akıllı telefonu Edge, yani Ascend P6’yı çıkardık.