Stuff

Hedefimiz insan odaklı çevreler yaratmak

SAP Türkiye ofisini tasarlayan MuuM’dan Murat Aksu ve Umut İyigün ile geçmişlerini ve geleceğe yönelik planlarını konuştuk. Egemen Özten

MuuM hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Murat Aksu: MuuM insan odaklı bir mimarlık ofisi olarak yirmi yıl önce İstanbul’da kuruldu. Mimarlık, iç mimarlık ve kentsel tasarım alanlarında çalışmalar yoğun olarak çalıştığımız alanlar… İşverenlerimiz için en çağdaş teknikleri kullanarak yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeyi hedefleyerek, tek bir yapıdan büyük ölçekli planlama projelerine kadar çeşitlenen mimari tasarım hizmetleri sunuyoruz. Fonksiyonel, estetik ve sosyal sorumlu çevreler üretmek amacıyla tasarım sürecinde konunun etki alanındaki tüm kesimleri dikkate almaya çalışıyoruz. Genel olarak projelerimizi, sosyal, kültürel ve çevresel unsurlar çerçevesinde sanat, bilim, teknoloji ve ekonomiyle harmanlayarak, araştırmacı ve yaratıcı bir yaklaşımla ele alıyor ve “insan odaklı çevreler yaratmak” sloganı ile tüm projelerimizde kamu adına kazanımlar elde etmek için çabalıyoruz.

Büyük ölçekli yapılar tasarlasak da mekan anlayışımız; insanı odak olan çevreler tasarlamak üzerine oldu. Ağırlıklı olarak ofis, konut, otomotiv ve ticari yapılar yapıyoruz. 2003 senesinde Türkiye Noterler Birliği Merkez Binası Proje Yarışması’nda dört kişilik bir ekiple birinci olduk ve o yapı bizim için dönüm noktası oldu diyebiliriz. 2009 senesinde de halka açıldı. Türkiye Noterler Birliği Merkez Binası projemizden sonra Avlu 138, Rönesans’ın Mecidiyeköy ofis yapıları öne çıkan projelerimiz oldu.

Ölçekten bağımsız olarak ne tasarlarsak tasarlayalım, onu bir kentsel peyzaj unsuru olarak görüp bunun kente nasıl etki edeceğini çok önemsiyoruz. Tüm tasarımlarımızda gün ışığı, doğal havalandırma ve yerel malzeme kullanımını ana kriterlerimiz.

   

SAP Türkiye ofisini tasarlarken neleri göz önünde bulundurdunuz? SAP Türkiye’nin sizden istekleri ne doğrultuda oldu?

M.A: SAP Türkiye Ofisi, uluslararası markanın kurumsal kimliğini ön plana çıkaran, teknolojiye entegre olmuş, kullanıcı iletişimini üst düzeye taşıyan bir tasarım diliyle kurguladık. Anel İş Merkezi’nde konumlanan mevcut ofis, doğal ışıktan yararlanılan, ferah bir atmosferde ele alınan açık ofis kurgusunun yanı sıra, tasarlanan mobil çalışma alanları ile iş yoğunluğunun stresinden uzaklaşmak üzere planlanmış sosyal mekanlar da barındırıyor. Projenin konsept aşamasında, çalışanlara ofisle ilgili beklentilerini sorduk. Tasarım sürecinin, kullanıcılarla yakın iletişim halinde yürütülmesi projeye %88 gibi çok yüksek bir oranda kullanıcı memnuniyetiyle yansıdı.

İç mekan tasarımında, çalışan motivasyonunun ve konforunun en üst düzeyde tutulması amacıyla, işverenin tüm taleplerini değerlendirdik ve ihtiyaçlarını tespit ederek tek tek ele aldık.

Çalışanların memnuniyetinin öncelikli tutulduğu arka planda ise açık renkler ve şeffaf bir yaklaşımla tasarımı biçimlendirdik. Yoğun bir iş temposuna sahip olan çalışanların gün içerisinde stresten uzaklaşarak, motive olmaları için çok fonksiyonlu ortak alanlar tasarladık.

Sizce tasarımın mekan kullanıcılarına etkisi var mı? Bu konuda aldığınız geri dönüşler nasıl?

Bulunduğumuz ortamdaki doğal veya yapay ışık kalitesi, hava kalitesi,  kullanılan malzemeler, renkler kullanıcıların o ortamı benimsemesini ve orada bulundukları süreyi etkiler.

Biz her zaman kullanıcı geri dönüşlerini dikkatle dinler ve bunlardan faydalanmak isteriz. Bazen bizim de tasarım aşamasında öngöremediğimiz çok isabetli ve yapıcı olan eleştiri veya öneriler alıyoruz. Bunları mümkünse o anda, değilse bir sonraki tasarımlarımızda değerlendiriyoruz.

Son dönemde akıllı ev teknolojilerinin geliştiğini görüyoruz. Sizin bu konuda görüşünüz nedir? Akıllı ev teknolojilerini tasarımlarınıza entegre etmeyi düşünüyor musunuz?

Ofislerde daha fazla akıllı sistem kullanımını görmek mümkün. Sistemler çok karmaşık ve çok farklı senaryolara göre çalışmakta ve kullanıcıların bunları yönetebiliyor olması  son zamanlarda öne çıkan talepler arasında bulunuyor. Ayrıca artık çalışma alanlarının yavaş yavaş ev ortamlarına yaklaşan bir konfor ve rahatlık sunması gibi bir yaklaşım var. Bütün bunları birleştirdiğimizde akıllı teknolojilerin yaşantının daha çok içine gireceğini öngörebiliyoruz fakat bu teknolojinin de kullanıcılar tarafından talep ediliyor olması, ekonomik olması ve sonrasında da kolay işletilebilir olması gerektiğini düşünüyoruz.

 

Bu yazı Stuff Temuuz 2016 sayısında yayımlanmıştır.