Stuff

“En basiti, en doğal olanı sunmak zorundasın”

Not: Bu röportaj Stuff’ın Mart 2015 sayısında yayınlandı.

İlker Gümüşoluk’u stand up gösterilerinden ve radyo programlarından tanıyorduk. 12 yıldır stand up yapıyor. Son dönemde “Kenti Yiyen Adam” gösterisiyle BKM Mutfak’ta sahneye çıkıyor, Rock FM’de yayınlanan Rabarba programının da daimi konuklarından… Ama esas konumuz, YouTube’da yayınladığı ve izleyenleri ünlü isimlerin çocukluğuna götürdüğü Apartman Sohbetleri serisi. Soruları kendisi soruyor, kendisi çekiyor, kendisi montajlıyor ve yayınlıyor. “Nasıl oluyor bu işler?” diye sorduk.

 

Apartman Sohbetleri serisi nasıl başladı? Fikir nereden çıktı?

Yeni evlenmiştim ve taşındığım evin bahçesi tam bizim 90’lardaki bahçelerimiz gibiydi: Akşamları oturulan bir çardak, geniş bir alan… Çocukken bütün hikayelerim apartmanda yaşanmış. Önemli bir karar alacaksak çardakta buluşuyorduk, boş zamanlarımızda bahçe duvarında oturuyorduk. Yani benim bütün hayatımı şekillendiren şey apartman ve apartman bahçesi aslında. Buna bir şekilde ünlü isimleri de dahil edersem bu işin büyüyeceğini düşündüm ve öyle başladım.

 

 

İsimleri nasıl belirliyorsun?

Rock FM’den Mesut Süre’yle başladık, sonra Penguen’den Serkan Yılmaz. İkisi zaten çok iyi arkadaşım. Üçüncü konuğum da Hayko Cepkin oldu. Çok fazla plan program yapmıyorum, konuğun kim olacağını o hafta belirliyorum. O isimlere ulaşma noktasında da kendi gücüm yetmiyorsa dostlarımı kullanıyorum.

 

Projeye başlarken düşüncelerin nelerdi? İzleyici sayısı bakımından hedeflerine ulaştın mı?

İnternetin çok büyük bir güç olduğu aşikar. Kendi istediğim şekilde yapayım, RTÜK bana karışmasın, istediğim muhabbeti yapayım… Bunu da en iyi YouTube’da yapabileceğimi düşündüm. Bir de yıllardır stand up yaptığım için, insanları bir yere çekmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Artık gösteri sanatlarına fazla rağbet gösterilmiyor. İnsanları evlerinden çıkarıp tiyatro salonuna götürmek çok zor ama internet onların evinde. Bilgisayarı açıp tıklıyorlar sadece… Belli bir izlenme sayısı hedefim yoktu tabii ama gayet iyi gidiyor. Fan gruplarının çok büyük önemi var. Bir kişinin ünlü olması onun çok izleneceği anlamına gelmiyor. Çok fazla izlenmesini istiyorsan –ki benim kaygım bu değil– fan gruplarına ulaştırmaya çalışacaksın. Sevmediğim birini konuk etmedim şimdiye kadar, böyle de devam edecek.

 

 

Bir de sponsorluk anlaşman var, o süreç nasıl gelişti?

Apartman Sohbetleri’ne başlarken kendi kendime “işler yolunda gitse de gitmese de en az 13 bölüm devam edeceğim” dedim. 13. bölümde Sony sponsor oldu, bu da bana devam etme gücü verdi. İnternette bir şey yaratıyorsun, tamamen kendi işin ve o haliyle dünyanın en önemli markalarından birini kendine inandırmak büyük iş… O yüzden ekstra mutluyum.

 

Sponsorluk sonrası özgürlükte kısıtlama yaşandı mı?

Öyle bir durum yaşanmadı, hiçbir müdahale gelmedi. Bir sıkıntı yaşamadık.

 

Çekim aşaması nasıl oluyor peki?

Her şeyi tek başıma yapıyorum. Konuğu belirleyip soruları hazırlıyorum, belirlenen mekana gidip kamerayı kuruyorum. Kurguyu yine kendim yapıyorum. Hem teknik hem de kurgu anlamında basit bir iş yapıyorum. Teknik anlamda çok daha havalı bir iş çıkarabilirim; MimarSinan Sinema Televizyon bölümü mezunuyum. Ama her şeyin sade olması gerektiğine inanıyorum. Günümüz insanlarının kafaları çok dolu, çok fazla şey düşünmek istemiyorlar. En basiti, en doğalı sunmak zorundasın. Angry Birds niye tutuyor? Çok basit çünkü: Çek bırak, çek bırak… Ne havalı oyunlar var ama bir kere oynuyorsun sonra yine Angry Birds’e dönüyorsun.

 

YouTube istatistiklerine bakıyor musun? İzleyici kitlesi nasıl?

Erkekler çoğunlukta. Maltepe’de büyüdüm, mahalle kültürünü çok iyi bilen biriyim. Öyle olunca da ister istemez onlardan bahsediyorum. Bu da erkeklerin daha kolay özdeşleşmesini sağlıyor. Videolar daha çok PC’den ve akşam saatlerinde izleniyor.

 

Ne kadar daha devam eder bu proje?

Kendime küçük hedefler koyuyorum hep. Sürekli devam etmeye teşvik eden bazı olaylar yaşıyorum. Geçen ay Mesut Süre’yle birlikte İzmir’e stand up gösterine gittik. Orada “Apartman Sohbetleri’ni kim biliyor?” diye sorduğumda 100’den fazla parmak kalktı. Bir sonraki konuğu soranlar oldu. Bu çok önemli. Sosyal medyadan yoğun bir ilgi var. Çok güzel mail’ler alıyorum. Gittiği yere kadar gidecek, şu anda beni engelleyen bir durum yok.

 

Apartman Sohbetleri’ne uygun bir soru soralım. Küçükken teknolojiyle alakan var mıydı?

Casio saatim vardı tabii ki, kronometresini durdurma oyunu oynuyorduk. Bir de televizyon kumandası olan saat vardı. Onunla günlerimi geçirdiğimi hatırlarım, çok eğleniyorduk. Babam eve Game Boy getirmişti. Babam Tahtakale’de satın alma şefiydi, piyasaya yeni bir şey çıktığında herkesten önce bizim eve girerdi o. Ormanın Çocuğu Mogli diye bir oyun vardı, saatlerce oynadığımı hatırlarım.

 

 

Onları saklıyor musun?

Evet. Game Boy da, saatler de, Commodore 64 de hala duruyor. Berbat futbol oyunlar vardı. Oyun demişken, atari salonlarında da epey mesaim olmuştur. Maltepe’de Dayı diye bir adam vardı, sürekli onun dükkanındaydım. Hala Street Fighter’da dünyaları yıkarım. Her adamla oyun bitirebilirim.

 

Stand up gösterisine gelip de telefonuyla oynayanlara bir mesaj göndermek ister miyiz?

O dünyanın en kötü şeyi. Sahnedeki insan, güldürme amacıyla orada olduğu için çok gayrıciddi bir iş yaptığı sanılıyor ama en ufak bir şey dikkati dağıtabiliyor. Şimdi telefonlar büyük bir de, ışığı yandığında her yer aydınlanıyor. Saklamanın yolu yok.

 

Meşhur sorunu sormadan bitirmek istemiyorum. Sen nasıl bir apartmanda büyüdün?

Maltepe’de, beş katlı bir apartmanda büyüdüm. Bahçemizde üç incir, bir erik ağacı vardı. Çok fazla çocuk vardı. Akşamlara kadar oyun oynadığımız, elimizin yüzümüzün kir olduğu bir çocukluk yaşadık. Kapıcının kızına aşıktım, onu tavlamaya çalışarak geçiyordu vaktimin çoğu. Şaban adında bir karşı komşumuz vardı, sokağa çıkamadığımız zamanlarda onun evinde Lego oynuyorduk. Mahallenin en büyük adrenalin kaynağı, yaşlı Alman kurdu Mayk’ın kulübesinin kapısını açıp kaçmaktı.