Stuff

Bu ismi unutma: Burak Aydın

Geçtiğimiz ay, Las Vegas’ta yapılan CES (Tüketici Elektroniği Fuarı)’te yeni teknolojilerini tanıtan Intel’in Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın ile uçan arabalar ve teknoloji hakkında konuştuk.

Sizi yakından tanıyabilir miyiz?

Intel’de, İnovasyon Merkezi’nde çalışmaya başladım. Bir süre sonra İş Geliştirme Bölümü’ne geçtim. Orada, Eğitim ve Kobiler’den sorumluydum. 2007 yılından sonra, İş Geliştirme Grup Müdürü oldum. 2011 temmuzdan bu yana da Intel Türkiye Genel Müdürü’yüm.

Intel, 2014 yılında, tablet ve telefon alanında, hem Türkiye’de hem uluslararası piyasada neler yapacak?

Her geçen gün, tablet piyasasındaki nüfuz oranımız artıyor. Daha fazla üreticiyle, daha yeni, zengin ürünler çıkarmaya başladık. Bunun hızının 2014’te çok ciddi oranda artacağını düşünüyoruz. İcra Kurulu Başkanımız Brian Krzanich, burada dört kat büyüyeceğimizi ön görüyor. Aklınıza gelen bütün üreticilerle, hızlı hızlı ürünler çıkarıyoruz. Pazar payımızın bu yıl hızla artacağını söyleyebiliriz.

Cep telefonu tarafında çalışmalarımız devam ediyor. 2014 içerisinde büyük markalarla, telefonlar duyurmayı planlıyoruz. Şu anda Türkiye’de, Casper telefonlarda işlemcilerimiz var, çok kısa süre içerisinde, Lenovo ve Asus telefonlarımız da gelecek.

“FORD’UN YAPTIĞI ARAŞTIRMAYA GÖRE, 2050 YILINDA ARAÇLAR İNSANSIZ KULLANILACAK. BENCE BU 2030 YILINA KADAR GERÇEKLEŞİR”

Akıllı araba planlarınız neler?

Birçok firmayla çalıştığımızı, tasarımlar yaptığımızı duyurmuştuk. BMW ile zaten çalışıyorduk, 5.20 sınıfında ürünlerimiz var, yenileri de çıkacak. Araç içerisindeki akıllı ekranlarda Intel var. Aynı zamanda, i3 adında, elektrikli araçları var, orada da biz varız. Infinity gibi üst seviye değil, aynı zamanda Nissan, Toyota, Hyundai gibi orta gelir seviyesine hitap eden araçlarda da Intel işlemciler kullanılıyor. Artık otomobiller de, büyük elektronik cihazlar hâline geliyor. Ford’un yaptığı araştırmaya göre, 2050 yılında araçlar insansız kullanılacak. Bana göre, bu 2030 yılına kadar gerçekleşir. Yine, insan hatalarından kaynaklanan ölümlerin, insansız araçlarla önlenebileceğini savunan araştırmalar var.

Sağlık sektöründe ne yapıyorsunuz?

Sağlık, bizim odak sektörlerimizden biri. Her boyutta, sağlıkla ilgileniyoruz. Geçen yıl, lise öğrencileri arasında yaptığımız Science and Education Fair (Bilim ve Eğitim Fuarı) yarışmamızda, bir çocuk, teknolojiyi kullanarak, kanserde erken tanı yöntemini ortaya çıkarttı. Kanser teşhisi zor, bilhassa pankreas kanserinin… Bu genç, çok güzel bir araştırmayla, mâliyet odaklı, hızlı bir yöntemle ödülü alıyor. Sağlık alanında, sadece lise öğrencileri arasında yarışma yapmıyoruz. Farklı seviyelerde, işbirliktelikleriyle, insanların hayat standardını yükseltecek ve sağlıklarını koruyacak çalışmalar yapıyoruz. İnsan cildinin üzerine yapıştırılan, kandaki şeker seviyelerini takip eden, bunu farklı cihazlarla haberleştiren bir sistemimiz var. Henüz 2 bin kişinin kullandığı, pilot aşamasındaki bir projemiz var. Cilt altına işlemci yerleştiriyoruz. Şeker hastalarının, hayat standartlarını yükseltmeyi hedefliyoruz. Bunun birinci koşulu, insülini takip edip, seviyesi düşünce, takviyesini yapmak. Bu işlemci, kana elektrik veriyor; kandaki şeker seviyesini belirliyor, insülin pompasına mesaj veriyor ve insülin seviyesini düzenliyor. Bunun gibi yeniliklerimiz var. CES’te duyurduğumuz, özellikle yaşlıların ihtiyaçları olduğunda yardım almalarını sağlayan cihazlar tanıttık. İnsan ömrü 100 yıl olacak mı? diye soruyorlar. Olacak. Sebebi de teknoloji. Hastalıkları tedavi ediyoruz, robot cerrahlar hayatımıza giriyor, hastalık önleyici sistemler bulunuyor. İnsan hayatı da uzuyor.

“BİR YANDAN ÇEVRE KİRLENDİĞİ İÇİN HAYATIMIZ KISALIYOR, BİR YANDAN DA TEKNOLOJİ GELİŞTİĞİ İÇİN UZUYOR. BU ASLINDA BİR YARIŞ”

Aslında 180 yıl yaşayabiliyoruz. Ne güzel idare ederdik bedeni, şu çevre şartları olmasa…

Bir yandan çevre kirlendiği için hayatımız kısalıyor, bir yandan da teknoloji geliştiği için uzuyor. Bu, aslında bir yarış. Teknoloji tarafı daha ağır basıp, çevre de daha düzgün olursa, daha uzun, sağlıklı hayatlar yaşayabileceğiz.

Kısalmayan telomer istiyoruz. Intel buna bir şey yapsın.

Umuyorum (gülüşmeler).

Şeyternetle (nesnelerin interneti) ilgili ne yapıyorsunuz?

Nesnelerin interneti, teknoloji dünyasına damga vuracak yeni konsept. Bu yılki CES’te, Mimo adında, bebeğin kalp ritmini ölçen, uykuda mı, uyanık mı, hareket hâlinde mi algılayan, uykudaki ölümleri engellemeyi hedefleyen, aynı zamanda bebek uyanınca, bunu fark edip, biberonu ısıtan ve anneye haber veren bir cihaz tanıttık. Nesneleri akıllandırıp, birbirileriyle haberleşir hâle getirdik. Bu cihazın içindeyse, yeni duyurduğumuz SD kart büyüklüğündeki Edison PC var.

Edison PC’den bahseder misiniz?

SD kart büyüklüğünde bir alana, Pentium işlemci gücünü koyabiliyoruz. Sadece işlemci değil, Wi-Fi ve Bluetooth da var. Bir bilgisayarı, bu kadar küçük bir alana koyabiliyoruz. Bu platformu bütün cihazlara yaymak, akıllanabilecek her cihazı, akıllandırmak istiyoruz. Edison PC’nin yaygınlaşması için  çalışıyor, girişimcilerle buluşturmak istiyoruz. Benzer bir platformumuz da Galileo idi. Bunu da, giyilebilir teknoloji ürünleri için yaptık. Muhtemelen, bir iki ay içerisinde, üniversitelerle bir girişimcilik programı açıklayacağız. Hedefimiz de nesnelerin interneti ve giyilebilir teknoloji için projeler çıkarmak.

“GOOGLE GLASS’IN EKRANI ÇOK KULLANILIR OLMAYABİLİR…”

Dizüstülere gömeceğiniz 3D kamera ne işe yarıyor?

Oyunları daha interaktif hâle getirecek, algısal teknolojileri daha çok kullanacağız. Bilgisayarın içerisine, ellerimizi sokarak, galaksiler arası gezindik, oyun oynadık. İnsan ve bilgisayar etkileşimini artıracak. Oyunlarda yapacağı aşikar, iş dünyasında ise, bir tasarım yaparken, onu evirip çevirebileceğiz. Tıp fakültesi öğrencileri, organları, iki boyutlu inceleyebilirken, artık üç boyutlu inceleyebilecekler. İnşaat mühendisleri, tasarlanan binaları üç boyutlu görebilecekler. Aynı zamanda Skype ve görüntülü görüşme kalitesi de büyük ölçüde artacak.

Yeni çıkacak Broadwell işlemcisiyle, Ultrabook’ların pil ömrü, sonunda artacak mı?

Artacak tabii (gülüyor). Her yeni işlemciyle %30 pil ömrü artışı bekliyoruz. Broadwell ile sıçrama olacak. Bu işlemciyle, üç şeyi aynı anda yapıyoruz. İlk olarak performansı arttırıyoruz sonra pil ömrünü arttırıyoruz ve son olarak da cihaz kasalarının incelmesini sağlıyoruz. Günümüzde, pil ömrü çok önemli. Bir tweet vardı, “eskiden, insanlar konserde, toplantıda en iyi görebilecekleri yerde otururlardı. Şimdi, priz neredeyse, oradalar” diye. Broadwell ile pil ömrü büyük oranda iyileşecek.

Favori işlemci markam, favori gözlük markam da olsun isterim. Intel’i, tişörtlerde ve şortlarda görebilecek miyiz?

CES’te, Jarvis adlı kulaklığımızı duyurduk. Bu cihaza, gazeteler, “ekransız gözlük” dediler. Google Glass’ın ekranı var ya, bu ekran, çok kullanılır olmayabilir. Onun yerine, sürekli kulağımızda duran, hayatımıza yardımcı olan bir cihaz bu. E-postayı okumaktan ötesine geçip, Outlook’unuzla iletişime geçiyor. İnternette arama yapıyor, bunu size okuyor. Ajandanızdaki değişiklikleri düzenliyor. Örneğin, havaalanına gidiyorsunuz, uçak rötar yapıyorsa, bunu öğreniyor, size bildiriyor ve acele etmeyin diyor. Ardından, uçağınız geciktiği için toplantı yapacağınız kişilere bunu bildiriyor. Sizin adınıza, hayatınızı kolaylaştırıyor. Giyilebilir teknolojilere çok sıkı çalışıyoruz. Ayşegül İldeniz, Başkan Yardımcısı olarak, tam da bu teknoloji ve modanın birleştiği departmanın başına gitti. Umarım, 2014 içerisinde sizlere güzel haberler veririz.

Güvenlik yazılımınızdan bahseder misiniz?

Güvenlikteki ihtiyaçların artacağını düşünerek, 2010 yılında McAfee’yi satın aldık. Yazılım ve donanımın, daha yakın çalışması gerekiyor. Sadece donanım seviyesindeki koruma, bir seviyeye kadar koruyor. Yazılım ve donanımı birleştirdiğiniz zaman, üst seviyede güvenlik sağlıyorsunuz. Şu anda sekiz milyar cihazdan bahsediyoruz, bu sekiz milyar cihazın, güvenliğe ihtiyacı var. 2020’ye geldiğimizde, 50 milyar cihazdan bahsediyor olacağız ve bu cihazların güvenliğe ihtiyacı olacak. Veri saklayabilen her cihazın, bir mahremiyeti var. Örneğin, telefonumun, kimsenin eline geçmesini istemem çünkü  içinde hem çocuklarımın fotoğrafları hem de işimle ilgili değerli bilgiler var. Dolayısıyla, bunları korumak için en üst seviyede bir güvenlik sistemi isterim. McAfee, bu yüzden bizim için çok önemli.

“ÜZERİNDE KAN OLAN MİNERALLERİ, INTEL OLARAK KULLANMIYORUZ VE KARŞI DURUŞUMUZ İLE SES ÇIKARMAK İSTİYORUZ”

Intel’i, yonga üretirken, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki ‘kanlı mineral’ diye bilinen, insan haklarını ihlâl eden madenciliğe rağbet etmediği için kutluyorum. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Üzerinde kan olan mineralleri, Intel olarak kullanmıyoruz ve karşı duruşumuzla da olabildiğince ses çıkartmak, farkındalık yaratmak istiyoruz. Üreticiler olarak, hep beraber bunu yaparsak bir anlam ifade eder. Sadece bizim yapıyor olmamızın etkisi sınırlı olacaktır. Bu yapıldığı zaman, gelişmekte olan ya da üçüncü dünya ülkelerindeki refah seviyesi yükselecektir. Yaşam şartları iyileşecektir. Altını çizdiğiniz için teşekkürler. Bunu, şirket olarak önemsediğimiz gibi; ben kişisel olarak da önemsiyorum.

Türkiye’de sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?

Uzun zamandır Türkiye’de, sosyal sorumluluk projelerinde etkiniz. Bu projeleri de üç ana başlıkta topladık. İlk olarak Eğitim’den bahsedeyim. Bir ülkeye yatırım yapmanın en iyi yolu, eğitimden geçiyor. Eğitime yapılan yatırım, kesinlikle kaybolmuyor. Eğitim, sosyal sorumluluk alanımızın odağı. Türkiye’de 650 bin öğretmen var; 2003’ten bu yana, 200 binine eğitim verdik. Bu 200 bin öğretmene eğitim verirken, bilgisayar kullanmayı anlatmadık; bilgisayarla, nasıl ders işleniri, çalışılırı anlattık. Öğrencilere, artık

bilgiyi anlatmanıza gerek yok; zaten her yerde bulabiliyorlar. Öğrencilere anlatılması gereken şey, bilgiyi kullanarak değer yaratmak ve bilgiyi kullanarak, takım çalışmasında, tartışarak öğrenmek olmalı. Sadece 200 bin öğretmenle kalmadık; 95 binden fazla öğrenciye de eğitim verdik. Hâlâ devam ediyoruz, hedefimiz öğretmenlerin tamamına eğitim vermek.

“GENÇ FİKİRLER GÜÇLÜ KADINLAR PROJEMİZDE, KADINLARI GİRİŞİMCİLİĞE YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

İkinci noktamız Tekno Girişimcilik. Türkiye’nin genç nüfusu, Avrupa’daki birçok ülkenininkinden daha fazla. Örneğin, hâlâ Türkiye’den, 15 yaşında bir çocuğun Yahoo!’ya, 15 milyon dolara sattığı gibi bir şirket çıkmadı. Hâlâ, Çek Cumhuriyeti’nden çıkan AVG gibi bir güvenlik yazılımı çıkmadı. AVG’nin piyasa değeri, 1 milyar dolara yaklaşmış durumda. Girişimcilik, bu ülkenin gençleri, geleceği ve ekonomisi için çok önemli. Kalkınma Bakanlığı’yla bir proje başlattık. Özellikle üç büyük ilin dışındaki yerlerde, girişimciliği anlatmak istiyoruz. Çözüm Kumbarası diye bir inisiyatif başlattık, bu da sosyal girişimcilik platformumuz. Endeavor, Galata Business Angels ve Türkiye Bilişim Vakfı bizi destekliyor. Sosyal girişimcilik, ülkemizde pek bilinmiyor. Biz, tarımsal pazarlama gibi girişimlerin öne çıkmasını istiyoruz. Örneğin, bu platformda, çiftçilerin, ürünlerini son kullanıcıya doğrudan ulaştırması ve tarımsal verimliliği artırmak için neler yapılması gerektiği anlatılıyor. Buradan, yaklaşık bir milyon çiftçiye ulaşılıyor. Benzer projeleri de Çözüm Kumbarası’nda görmek istiyoruz.

Son başlığımız da Kadın. Kadınlar, sosyal ve ekonomik hayatın bir parçası olmalı desturuyla yola çıktık. Genç Fikirler Güçlü Kadınlar projemizde, kadınları girişimciliğe yönlendirmeye çalışıyoruz. Teknolojiyi daha etkin kullanmalarını istiyoruz. Bu, hem çocuklara eğitim verirken hem de ev ekonomisi için önemli. Ne kadar çok insanı ekonominin bir parçası yaparsak, ekonomi, o kadar sağlıklı olur.

Türkiye’de Ar-Ge projeleriniz var mı?

Beş üniversiteyle projelerimiz devam ediyor. Hayalimiz, daha fazla projeyi Türkiye’den çıkartabilmek. Türkiye’deki özel şirketlerin ve üniversitelerin çok daha fazla üretken olmaları gerek. Tüketen toplumdan, dünyaya ihraç eden, know how aktarımı yapan bir ülke olmamız lâzım. Üniversitelerle işbirliklerine önem veriyoruz. Tübitak’a projelerimizi sunduk, onları geliştirmeye devam ediyoruz.

“EN SON, iPHONE’DAKİ ŞU NİNJA EĞİTME OYUNUNU GÖSTERDİLER, ONU OYNADIM. ADINI HATIRLAYAMADIM ŞİMDİ…”

Intel ilk kurulduğunda galiba adı farklıymış. Bir otel zinciriyle davalık olduğunuz söyleniyor?

Bir şirkette çalışan iki mühendis (Gordon Moore ve Robert Noyce), bu garaj muhabbeti gibi (gülüyor), “buradan ayrılıp kendi şirketimizi kuralım” diyorlar. Moore Noyce kullanamıyorlar çünkü bu İngilizce’de, aynı ‘fazla gürültü’ denir gibi söyleniyor. Integrated electronics (tümleşik elektronik cihazlar) kelimelerini birleştirerek Intel koyuyorlar ve 90’ların başında, bir otel zincirinden isim haklarını alıyorlar.

Siz, Intel hızını, hangi oyunlarda kullanıyorsunuz?

Oyuncu sayılmam. Güncel oyunları takip ettiğimi söylersem, yanıltıyor olurum. En son, iPhone’daki şu ninja eğitme oyununu gösterdiler, onu oynadım. Adını hatırlayamadım şimdi…

Ninja… Fruit?

Siz, benden de geriden takip ediyormuşsunuz (gülüşmeler). Clumsy Ninja’ydı. Taklalar attırıyorsunuz, trambolinde zıplatıyorsunuz, eğlenceliydi. Onu oynadım.

Madara oldum… Bell Labs’in, 1947’de yaptığı transistör elle birleştirilebilecek kadar büyüktü. Şimdi ise, 14 nanometre gibi bir uzunluk ölçüsünden söz ediyoruz. Nedir bu?

14 nanometre teknolojisiyle şu an üretim yapıyoruz, sonra, 10 nanometreye geçeceğiz. Gelecekteki planlarımız ise 10, 7, 5 diye gidiyor. Artık 5 nm’den sonra, elektronun fiziksel sınırlarına yaklaşmış oluyoruz, artık daha fazla küçülmesine evren izin vermiyor. Elektriksel alanlardan, elektronları yollayamıyoruz. 5 nm’den sonra beklentimiz, kuantum mekaniğine geçmek ve fotonları göndermek. Örneğin, 22 nm’de, bir saç telinin enine, 6000’in üzerinde transistör sığıyor. Karşılaştırmanız için söylüyorum, bir insanın kan hücresinin çapı, 5000 nm uzunluğunda.

“IMMERSIVE GAMING, EN ÇOK İNANDIĞIMIZ, OYUN SEKTÖRÜNDE EN ÇOK GENİŞLEYECEK ALAN”

“Intel Prescott, Latince’de soba manasına geliyor” denirdi. Şimdi bakınca, Intel’in piyasada üstünlük kurduğunuz görüyoruz. Ekran kartı üreticilerine, farazî ‘rakipleriniz’ dersek, Intel’den, PS4 oyunlarını akıcı oynatacak bir grafik yongası bekleyebilir miyiz?

PlayStation 4 ve Xbox One oyunlarını şu an da oynatacak grafik yongalarımız var. Yeni nesil oyunların, daha interaktif, daha oyuncuyla bütünleşen bir hâl alacağını düşünüyoruz. Şimdi, 3D oyunlarla bu yavaş yavaş başladı. Oyunculuk, Immersive Gaming (Çevreleyen Oyunculuk) dediğimiz konseptle gelişecek. Oculus Rift’le, oyun oynarken, atmosfere kapılıyorsunuz, orada yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Bu, müthiş bir deneyim. Oyunun içine dalmak, oyunu oradan kontrol etmek müthiş bir yenilik. Immersive Gaming, en çok inandığımız, oyun sektöründe en çok genişleyecek alan.

PC oyunculuğu, Valve sayesinde üzerindeki ölü toprağını attı. Valve ile bir işbirliğiniz olacak mı?

Bütün firmalarla, iş birlikteliklerimizi genişletmeye çalışıyoruz ama şu an açıklayabileceğimiz bir şey yok.