Stuff

Aşk Tinder’dan gelir mi?

Havaların ısınmasıyla hareketlenen aşk-meşk dünyasını Tinder nasıl etkiliyor? Sağa attık, sola attık, bazılarıyla konuştuk… İşte Tinder’dan sonra aklımızda kalanlar!

“Son yılların en müthiş uygulaması ne?” diye sorsak; erkeklerin ilk sırada söyleyeceği uygulama muhtemelen Tinder olacak. Hatta bunu erkekler üzerinden sınırlamak hiç istemezdim ama bazı gerçeklerden de kaçmamızın anlamı yok cinsiyet eşitliği için.

Efenim, 2012 yılında ortaya çıkan ve o tarihten beri çılgın gibi kullanılan uygulama ile bu zamana kadar toplam 8 milyardan fazla eşleştirme gerçekleşiyor. Ki dünya nüfusunun 7.3 milyar olduğunu düşününce şu anda yanınızda bir sevgiliniz yoksa tüm suç Tinder kullanmamanız, Tinder kullanıyorsanız da şuursuz sağa kaydırmanızdandır.

Peki, neredeyse tüm dünyanın çöpçatanı olma yolunda hızla ilerleyen Tinder’ın nasıl bir dünyası var? Bir kadın gerçekten aşık olabilir mi bu uygulama sayesinde? Ya da ilişki yaşayabilir mi?

“O zaman madem Sean Rad arkadaşlarıyla bir uygulama yaratmış ve bunu herkes kullanmış ben de deneyim” dedim. Üstelik son zamanlarda duyduğum ve Tinder sözcüğünü yanına yakıştıramadığım pek çok insanın bu uygulama sayesinde aşık olduğunu ve hatta ilişki yaşamaya başladığını duyunca “Beni kim tutar ki?” dedim. Ve sonunda kendimi Tinder dünyasında sağa çekerken buldum.

Tinder öncesi neler derdim neler…

Eğer siz de Meg Ryan ve Tom Hanks ya da Richard Gere ve Julia Roberts gibi çiftlerden oluşan muhteşem romantik ve bir o kadar da naif filmlerle büyümüşseniz etrafınızda bu uygulamayı kullananlara “Neden gidip gerçekten biriyle tanışarak bir sevgili bulmuyorsun?”, “İyi de burada amaç sevgili bulmak mı tek gecelik ilişki mi?”, “Ama bu şekilcilik!” gibi bir sürü isyan ve yargılayıcı cümle kurmuşsunuzdur. Peki işler sandığınız gibi değilse? Ve gerçek aşk “Mesajınız Var” filmindeki gibi pek yakınınızda ama siz mesajlarınıza bakmadığınız için onu kaçırıyorsanız?

Açıkçası etraftan duyduğum “Sana bir şey söyleyeyim mi benim bir arkadaşım da sevgilisini Tinder’dan buldu. Hatta 6 aydır da beraberler” cümleleri fazlalaşınca, “Madem öyle Mirc’nin kanallarında hiç tanımadığım insanlarla aylarca hatta yıllarca konuşmuş, görüşmüş ve içlerinden çok iyi arkadaşlar edinmiş insanım, bunu mu kullanmayacağım?” dedim ve ben de Tinder dünyasını keşfetmeye başladım.

Her şey tamamsa sağa çekmeye hazırım!

Tinder’ın nasıl kullanıldığı ile ilgili herkesin bir fikri olduğunu düşünüyorum ve en en özet haliyle bunun için sadece ve sadece eli yüzü düzgün bir Facebook hesabınızın olması gerektiğini söylemekten öteye geçmek istemiyorum. Evet, uygulama Facebook’taki verilerinizi kullanıyor. Hayır, bu esnada Facebook arkadaşlarınız sizin Tinder kullandığınız bilgisine sahip olmuyor. Cinsiyet ve yaş dışında kriter giremiyorsunuz, ama karşınızdaki kişiyi size yakın bir lokasyondan seçme özgürlüğüne sahipsiniz; ayarlar bölümünden kilometre ayarı yaparak karşınıza çıkacak yüzleri bu kilometre aralığına göre seçebilirsiniz. Her şey tamamsa artık Tinder’ı açıp etrafınızdaki yüzleri görmeye hazır olun.

Açıkçası ilk günler, bu platformda olmaktan biraz çekindim. Yolda yürürken başkalarının, tıpkı zamanında arkadaşlarımın bana yaptığı gibi “A, ben bu kızı Tinder’da görmüştüm” muhabbetlerine meze mi olacaktım? Ancak bu teşhisi koyanların da Tinder’da olduğunu düşününce biraz rahatlayıp hayatıma kaldığım noktadan Tinder’la devam ettim.

Yanlışlıkla birini sevdim!

Tinder’daki ilk dakikalarımda sağa ve sola çekme konusunda biraz tecrübesizdim ve yanlışlıkla beğenmediğim birini beğeniyor ya da beğendiğim birini beğenmiyordum. Hoş bu panik boşaydı; nihayetinde benim yanlışlıkla beğendiğim ve beni beğenen biri ile eşleştiğimde ve ondan mesaj da alıp durumdan emin olunca beğenimi kaldırarak bu sorunun üstesinden gelebildim. Merak etmeyin bu durum sadece benim gibi pimpirikli tiplerde mevcut; çünkü erkekler hep ama hep sağa kaydırıyorlar. Yani aslında bir erkeğin sizi beğenmesi neredeyse hiç önemli değil. Çünkü o, sadece şansını artırma derdinde. Ne kadar çok beğendiği olursa, beğenilme ve haliyle de biriyle konuşma olasılığı o kadar yüksek oluyor. Hatta bu yüzden Tinder demiş ki; bu kadar beğendiğiniz yeter beyler, sizleri biraz kısıtlayalım! Şimdilerde kendileri biraz da olsa seçici olmak zorunda. Tabii Tinder, hayatımıza girdiğinden bu yana sadece erkeklere kısıtlama getirerek değişiklikler yapmadı. Aynı zamanda potansiyel sevgilisinin her anına meraklı hanımkızlarımız için de “son görülme zamanı”nı kaldırarak, “Ama en son 10.00’da online olmuşsun ve bana hala bir şey yazmamışsın” diyerek insanı ilişkiden bile soğutan şikayetlere de son vermiş.

Akşam bir şeyler içelim mi?

Peki eşleşince neler oldu? Ben saf, naif ve romantik duygularımla heyecanlar yaşarken karşı taraf da boş durmadı hanımlar, beyler. Mesajlar, mesajlar… 10 günlük kullanımımda yaklaşık 14 kişiyle konuştum. Bu konuşmalardan 8’i aynı şekilde seyretti ve aynı şekilde sonlandı. Önce herkes birbirinin nasıl olduğunu soruyor, ardından işler öğreniliyor, nerede oturulduğu ve son olarak ne tür müzik dinlenildiği… Malum, müzik önemli! Metallica dinliyorsa adamcağız, Murat Boz sever bir kadınla olmak ister mi? Müzik konuşması da bitince -ki bütün bunlar ortalama 15-20 dakika içerisinde gerçekleşiyor – sizinle çok muhtemel tek gecelik bir ilişki yaşayacağınıza kanaat getirerek “Akşam bir şeyler içelim mi?” önerisini getiriyor. Bu öneri kişiden kişiye farklı şekillerde gelebiliyor. Kimisi “Akşam sende bir şeyler içelim mi?” diyor, kimisi “Akşam işin yoksa bana gel” diyor.

Bence akşam bir şey içmekte sıkıntı yok; ancak mekan konusunda takıntılı oldukları belli. İlla birimizden birinin evi olmak zorunda mı? Ya da bu kısacık konuşma sırasında nasıl bir şey demiş olabilirim de evime gelebileceği rahatlığı bulmuş olabilir diye düşündüm şahsen… Ve gördüm ki beğendiğim ve ardından da eşleştiğim biriyle en az 3 ortak arkadaşım var, hatta toplam 56 ortak arkadaşımın olduğu insanları da gördüm. Hayır, aileden biri de değildi, adeta kader bunca ortak arkadaşa rağmen bir türlü bizi bir araya getirmemiş ancak Tinder dünyasında karşılaşabilmiştik. Peki bunca ortak arkadaş varsa bu, herkesin bir arayışta olduğu anlamına gelmiyor mu? O zaman neden kimse bir parti yapmıyor ya da sahilde bir piknik ayarlamıyor da bu yalnız kalpler birbirleriyle buluşmuyor? Neden işler uzak diyarlardan gelen gerçeklikten çoğu zaman uzak Tinder dünyasına kalıyor?  Yoksa bizler dijitalleşirken yalnızlaşan, ilişki ve sevgi demeye bile cesareti olmayan tek gecelik, 1 saatlik, 15 dakikalık sosyal varlıklara mı dönüştük?

Eros’un okları vs. Tinder

10 günlük Tinder maceramdan sonra hesabımı kapatarak platformu terk ettim. Bir alışkanlık edinmişim o kesin. İnsanın açıp sağa kaydırası ya da NOPE diyesi geliyor. Ancak telefonumun şarjı bana daha çok lazım. Evet, maalesef bu şahane uygulama lokasyon bazlı olduğu için telefonunuzu günde 3-4 defa şarj etmeniz gerekebilir. Ama tabii ki de Tinder’ı bırakma nedenim şarj sorunu değildi. Daha çok anladım ki ben Eros’un oklarını tercih edenlerdenim. Ve oklardan biri geldiğinde Tinder’da harcadığım enerji ve heyecandan geriye bir şey kalmayacak. Her gün ya da bilemediniz günaşırı yeni biriyle konuşuyorsunuz ve bu konuşmanın bir matchmaker platformunda gerçekleştiğini düşünürsek oldukça flörtöz olduğu da aşikar. Ve sonuçta da aşk ya da gerçek bir ilişkidense tek bir geceyi geçirmek için sizinle konuşan bir yığın insana ulaşıyorsunuz. Her biri ayrı hüsran… 

Siz de hazır bahar mevsimi de gelmişken dışarıya çıkıp gerçek insanlar görmeyi, müzik ve nerede oturduğumuz dışında sohbetler etmeyi tercih etmez misiniz? Tek gecelik ilişki mi? Onun için hafta sonları bara ya da club’a gitseniz daha iyi olmaz mı?

Bu yazı Stuff’ın Mayıs 2016 sayısında Kamer Yılmaz imzasıyla yer almıştır.