İnsanlar olarak çok akıllı olduğumuzu düşünürüz, fakat doğa ananın ortaya çıkardıklarına karşı teknolojimiz gülünecek seviyede ilkel. Örneğin depolama alanlarına bir bakalım: 2 TB verinin, 300 gramlık bir kutuda taşınabilmesi bize şaşırtıcı geliyor. Doğa ananın depolaması DNA’ya bakınca ise bir gramlık genetik maddenin 455 milyon terabyte veriyi binlerce yıl boyunca taşıyabildiğini görüyoruz.
Keza işlem gücünde de günümüzün binlerce çekirdekli işlemcilere sahip süper bilgisayarları, bir insan beyninin işlem kapasitesinden onlarca yıl gerideler.Beynin yapabildiği kadar az güçle yapabilmek için ise yüzyıllarca yıl gerideler. Bilim adamları bu akıl almaz güce karşı yarışmaktansa işbirliği yapıp birleşmeyi hedefliyorlar. Yaşayan hücrelerden yapılmış işlemcilere sahip biyobilgisayarlar yoldalar.
DOĞADAN TEKNOLOJİYE
Bu yıl başlarında Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar ‘transcriptor’ isimli, biyolojik bir transistör yaptıklarını açıkladılar. Bu teknoloji hayata geçirildiğinde bilgisayarlarımıza kadar girebilir. UWE Bristol’daki bilim adamları ise çürüyen ağaç köklerinde görebileceğin cıvık mantarın memristans (gerilimle voltaj arası zaman integral ilişkisi) gösterdiğini ve bu sayede hücrelerinin mantıksal işlemler yapabileceğini buldular. Hücrelerin en güzel tarafı da, elektroniklerin aksine kendi kendilerini yorulmadan yenileyebiliyor ve çoğaltabiliyorlar. Bilim adamları bunu anaakıma getirince , elinde ‘Elma iMantarı’ isimli terabyte’larca veri depolayabilen bir telefon olabilir.